NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
قُتَيْبَةُ
بْنُ سَعِيدٍ
وَيَزِيدُ
بْنُ خَالِدِ
بْنِ مَوْهَبٍ
الرَّمْلِيُّ
قَالَا
حَدَّثَنَا
اللَّيْثُ
عَنْ أَبِي
الزُّبَيْرِ
عَنْ يَحْيَى
بْنِ
جَعْدَةَ
عَنْ أَبِي
هُرَيْرَةَ
أَنَّهُ
قَالَ يَا
رَسُولَ
اللَّهِ
أَيُّ الصَّدَقَةِ
أَفْضَلُ
قَالَ جُهْدُ
الْمُقِلِّ
وَابْدَأْ بِمَنْ
تَعُولُ
Ebû Hureyre'den rivayet
edildiğine göre o, şöyle demiştir. Resûlullah (s.a.v.)'e:
Ya Resûlullah; Hangi
sadaka daha faziletlidir? dedim. O (s.a.v.) da:
"Fakirin gücünün
yettiğidir. Bakmakla yükümlü olduğun kimselerden başla" buyurdu.
İzah:
Nesâî, zekât; Darimî,
salât; Ahmed b. Hanbel, II, 357; III, 412; V, 178, 179, 265.
Sadakanın daha
faziletli oluşundan maksat, sevabının daha çok olmasıdır "cuhd"
kelimesi, imkân ve güç, "el-Mükıll" kelimesi de az malı olan fakir
anlamında .kullanılmıştır.
Sevabı en çok olan
sadaka fakirin güç yetirebildiği ve zorlanarak verdiği sadakadır. Bu sadaka az
da olsa zenginin zorlanmadan verdiği çok olan sadakadan daha sevablıdır.
Nitekim Nesâî'nin Ebû Hüreyre (r.a.)'den merfû olarak rivayet etmiş olduğu bir
hadiste şöyle buyuruim aktadır: "Bir dirhem, yüzbin dirhemi geçti.”
(Oradakiler): "Nasıl?" dediler. Resûlullah (s.a.v.):
"Bir adamın iki
dirhemi olur da birini tasadduk eder. Bir başka adam malının bir tarafına gider
de ondan yüz bin dirhem alıp onu tasadduk eder" buyurdu.
Böylece Resulullah
(s.a.v.) iki dirheminden birini tasadduk edenin alacağı sevabın, geniş
servetinin bir ucundan yüz binleri alıp sadaka verenin alacağı sevabı
geçeceğini bildirmiştir.